Sosyal Medyada Biz}

Boşanma Velayet Yargıtay Kararları

Boşanma Velayet Yargıtay Kararları

Eşler arasında olan sorunların son noktası olan boşanma günümüzde her kesim tarafından artmakta olan bir durumdur. Eşlerin birbirinden ayrılmak istemesi sonrası en büyük sorun velayet sorunudur. Çocukların velayetini her iki tarafta almak istemektedir. Diyarbakır boşanma avukatı olarak sizlere boşanma sonrası velayet konusunda yargıtay kararlarından emsalleri paylaşacağız.

Yargıtay Kararları Emsal 1

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından, kusur belirlemesi, ortak çocuk Menzil’in velayeti, ortak çocuk lehine hükmedilen iştirak nafakası ile yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Davalı erkeğin kusurlu bir davranışının varlığı kanıtlanmamış olup, davacı kadın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tamamen kusurludur.

Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanmadoğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.

2-Davalı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 143.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.10.2018

Yargıtay Kararları Emsal 2

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece kısa kararda “müşterek çocuklar …’nın velayetlerinin babaya verilmesine anne ile şahsi ilişki kurulmasına” karar verilmiş ancak gerekçeli kararın hüküm fıkrasında velayet konusunda bir karar verilmeyerek kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasında çelişki yaratıldığı gibi hükmün gerekçesinde velayetlerin anneye verildiği belirtilmek suretiyle kısa karar ile gerekçe arasında da çelişki yaratılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294/3 maddesi uyarınca hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK m.298/2). Buna göre; tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz/kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş; 10.04.1992 tarihli 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.10.2018

Yargıtay Kararları Emsal 3

 

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, manevi tazminatın reddi, tedbir ve yoksulluk nafakasının reddi, maddi tazminat ve iştirak nafakalarının miktarı; davalı-karşı davacı erkek tarafından ise kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddi tazminat, velayet ve iştirak nafakalarının miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle velayeti anneye verilen ortak çocuk 27.01.2000 doğumlu Irmak’ın temyiz inceleme tarihi itibariyle ergin olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece; erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu kabul edilerek her iki dava yönünden de boşanma kararı verilmiş ise de davacı-karşı davalı kadın, erkeğin kendisine hakaret ettiği vakıasına dayanmamıştır. Davacı- karşı davalının dayanmadığı vakıanın hükme esas alınması mümkün değildir (HMK m.25/1). Bu nedenle belirtilen eylem erkeğe kusur olarak yüklenemez. Davacı-karşı davalı kadına yüklenen hakaret ve evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmediği vakıaları ise ispatlanamadığından kadına kusur olarak yüklenemez. Ancak mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer vakıalara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkek tamamen kusurludur. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davalı-karşı davacı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı-karşı davalı kadının kusuru ispatlanamamıştır. Tam kusurlu olan taraf ise sırf kendi kusurundan yararlanarak boşanma hükmü elde edemez. Bu durumda davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk Berat Çınar yararına takdir edilen iştirak nafakası fazladır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.09.2018

Yargıtay Kararları Emsal 4

ÖZET: Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür. Bu hususu hakim görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerekmektedir. O halde velayeti anneye tevdi edilen 2009 doğumlu ortak çocuk N. için iştirak nafakasına hükmedilmemesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

(6100 S. K. m. 26, 297, 334, 336, 337, 340) (4721 S. K. m. 175, 182)

 

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından; iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası yönünden, davalı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ile kişisel ilişki kurulması yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

 

1-Davalı erkek, temyiz dilekçesinde adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334-340. maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 336/3. maddesine göre adli yardım talebi kanun yollarına başvuru sırasında Yargıtay’a da yapılabilir ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 337/1. maddesi uyarınca da duruşma yapılmaksızın talep hakkında karar verilebilir. Davalının adli yardım talebini içeren dilekçesi ve dosya kapsamındaki belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken kanun yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varıldığından, davalının adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

 

2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece çocuğun yaşı, babanın hükümlü olduğu gözetilerek kişisel ilişki kurulmamış ise de koşulların değişmesi halinde kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesinin her zaman talep edilmesinin mümkün bulunduğunun anlaşılmasına göre davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

 

3- Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükmün gösterilmesi gerekir (HMK m.26, 297/2). Yasal gereklilik böyleyken davacı kadının yoksulluk nafakası (TMK m.175) talebi bulunduğu halde; bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

 

4-Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür. (TMK m. 182) Bu hususu hakim görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerekmektedir. O halde velayeti anneye tevdi edilen 2009 doğumlu ortak çocuk N. için iştirak nafakasına hükmedilmemesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

 

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, adli müzaharetten yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmayan aşağıda yazılı onama harcının ve temyiz başvuru harcının davalıdan alınmasına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24.09.2018

Yargıtay Kararları Emsal 5

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Mal Rejimi-Aile Konutu Şerhinin Kaldırılması

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından aile konutu şerhinin kaldırılması, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülerek taşınmazın paylaşım harici tutulması talepleri ile tedbir ve iştirak nafakasının miktarı yönünden; davalı-karşı davacı erkek tarafından ise kusur belirlemesi ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Anayasanın 141/3. maddesi “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde de kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 3. bendine göre, mahkeme kararlarında iki tarafın sav ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Mahkemece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu kanaatine varılarak Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca her iki davanın da kabulü ile boşanmaya karar verilmiş ise, erkeğin karşı boşanma davasının kabulüne dayanak “vakıalar” ile davacı-karşı davalı kadına yüklenen kusurlar gerekçede gösterilmemiştir. Yerel mahkemenin hangi delillerle sonuca ulaştığını değil, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıanın kabul edildiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklaması zorunludur. Bu nedenle kusur belirlemesi yönünden gerekçesiz şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmiştir.

3- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre velayeti anneye bırakılan ortak çocuk Zeynep yararına takdir edilen aylık 300,00 TL iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 2. bentte gösterilen bozma sebebine göre tazminatlara yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.09.2018

Kaynak : https://emsal.yargitay.gov.tr/

Bir önceki yazımız olan İcra Emrinin İptali İstemi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

15 Aralık 2018
294 kez görüntülendi

Kimler Ne Yorum Yapmış ?

avatar
  Abone ol  
Bildir